ISTIMLAK
İSTİMLÂKMülk satın almak, mülk sahibi olmak, kamulaştırmak. Icraî karar alma yetkisine sahip bulunan bir âmme tüzel kişisi (devlet, belediye, vakıf gibi) tarafından bir malın, toplumun yararlanması için karşılığı verilip alınarak umûmun yararlanmasına arzedilmesi anlamında bir Islâm hukuku terimi. Mülkiyet hakkını sınırlayan bir tasarruf.
Islâm hukukçularının çoğunluğuna göre, toplumun menfaati ve ihtiyacı gerektirdiği durumlarda devletin şahıslara ait menkul veya gayrımenkul mallara müdahale ederek, bunları zorla satın alıp, toplum hizmetine sunması mümkün ve caizdir. Delil, sünnet ve sahabe uygulamasıdır. Hz. Peygamber Medine'de Naki' denilen ve otlak olmaya elverişli bulunan bir yeri, müslümanların atları otlasın diye, Devlet korusu hâline getirmiştir. Hz. Ömer de, halîfeliği zamanında, Rabeze denilen bir bölgeyi Devlet korusu statüsüne sokmuştur. O yöre halkının: "Ey müminlerin emiri, buraları bizim yurdumuzdur. Cahiliyye devrinde oraların uğruna savaştık. Islâm gelince de, üzerinde müslüman olduk, hangi hakla buralarını koru yapıyorsun?" diye itiraz etmeleri üzerine şu cevabı vermiştir: "Mal Allah'ındır, insanlar da Allah'ın kullarıdır. Eğer Allah yolunda kullanılan hayvanlar olmasaydı, bir karış toprağı bile koru yapmazdım" (Ebû Ubeyd, el-Emvâl, Mısır, 1968, s. 414 vd.).
Gerek Hz. Ömer ve gerekse Hz. Osman Kâbe mescidini genişletmek için, çevreden bitişik ev ve arsaları bedeli karşılığında ve sahiplerinin rızası olmaksızın ellerinden almış ve Kâbe haremine katmıştır (Ibn Âbidîn, Reddü'l-Muhtar, Istanbul 1306, III, 418, 419; Belazurî, Fütuh, s. 58; Zeydân, Islâm Hukukuna Giriş, Terc. Ali Şafak, Istanbul 1976, s. 370). Istimlâkin esası; "zaruretler, sakıncalı olan şeyleri mübah kılar", "zararı âmmı def' için zarar-ı hâs tercih olunur" kurallarına dayanır. Nitekim mülkiyetin devir ve temliki, mal sahibinin rızasına bağlı olduğu halde, bir istisna olmak üzere kamulaştırmada rıza aranmamaktadır. Mecelle'nin konu ile ilgili maddesi şöyledir: "Ihtiyaç olduğunda, Devlet başkanının emri ile bir kimsenin mülkü, kıymeti ödenmek sûretiyle satın alınarak yola katılabilir. Fakat satış bedeli ödenmedikçe, mal sahibinin elinden alınamaz" (Mecelle, mad., 1216; Ibn Âbidin, a.g.e., III, 418, 419; Ibnü'l Humâm, Fethu'l-Kadîr, Mısır, 1389/1970, VI, 234; Molla Hüsrev, Dürer, Istanbul 1318, II, 136).
Bir kimse malını dilediği gibi kullanma hakkına sahip olmakla birlikte, bu kullanım sırasında başkasına "fahiş zarar" verirse, devlet veya devlet veya yetkili kıldığı makamlar, mülke müdahale edebilirler.
Ashab-ı Kirâmdan Semüre b. Cündüb'ün, bir komşusunu bahçesinde hurma ağaçları vardı. Bunlara gelip giderken komşusunu rahatsız ediyordu. Bahçe sahibinin şikayeti üzerine Hz. Peygamber; Ya ağaçları satmasını veya sökmesini yahut da bahçe sahibine bağışlamasını teklif etti. Semüre, bunları kabul etmeyince, bahçe sahibine; "Git ve hurma ağaçlarını sök " (Ebû Dâvud, Akdiye, 31) buyurdu. Başka bir uygulama örneği de sulama işiyle ilgilidir. Dahhâk (r.a) arazısini sulayabilmek için, Muhammed b. Mesleme'nin arazısinden kanal geçirmesi gerekiyordu. Muhammed b. Mesleme buna razı olmayınca, Dahhâk, Müminlerin Emiri Hz. Ömer (r.a)'e başvurdu. Hz. Ömer, durumu inceledi ve razı olmasa da Muhammed b. Mesleme'nin arazısinden geçirilmesini emir buyurdu (Zeydan, a.g.e., s. 370)
Sonuç olarak bütün bunlar. toplum menfaat ve maslahatını gerçekleştirmek, topluma gelebilecek zararlar önlemek için başka bir çözüm yolu bulunamadığı zaman, sahibinden malının zorla alınmasının caiz olduğunu göstermektir. Ancak bunun için, mülkü kamulaştırılacak kimseye, malının gerçek değerinin de ödenmesi gereklidır. Yol, nehir, okul, mescid, hastahane alanlarını genişletmek üzere kamulaştırma yapılması, bu konuya örnek olarak verilebilir. Olağanüstü ve savaş zamanlarında halkın elindeki bazı menkul mallara yararlanmak amacıyla, bir tazminat karşılığında el konulması, istimvâl (rekızasyon) adını alır. Bu el koyma, tüketilmeden kullanılabilen mallarda geçici olduğu için istimvâlde "tazminata bağlanmış ariyet" özelliği vardır (bk. "Istimvâl" mad.).