//-->

TEVHİD FORUM

Tevhid Forum

=> Daha kayıt olmadın mı?



Tevhid Forum - Mübarek Gün ve Geceler

Burdasın:
Tevhid Forum => Islami Konular => Mübarek Gün ve Geceler

<-Geri

 1  2 Devam -> 

tevhidforum
(şimdiye kadar 32 posta)
16.12.2011 15:54 (UTC)[alıntı yap]
Mübarek gün ve gecelerin önemi
lider51
(şimdiye kadar 5 posta)
04.01.2012 06:56 (UTC)[alıntı yap]
Yüce Allah: “Ey arz! Suyunu yut! Ve ey gök! Yağmuru tut!..” buyurdu. “Su çekildi. İş de bitti, gemi Cudi’ye oturdu.” (Hud, 44)

Ardından, “Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan topluluklara bizden bir selamet ve bereketle gemiden in.” (Hud, 4 buyuruldu.

Muharrem ayının onuncu günüydü. Nuh a.s. bu günü oruç tutarak geçirdi.
...

Musa a.s. ve ümmeti denizin ortasında açılan yoldan geçerek Firavun’un zulmünden kurtuldu.
Muharrem ayının onuncu günüydü. Musa a.s. o gün oruç tuttu.
...

Bu sefer yolculuk denizde değil, karada idi. Allah Rasulü s.a.v. Mekke müşriklerinin zulmünden uzaklaşıp Medine’ye hicret etti. Müminler Medine tepelerinde toplanıp Allah Rasulü s.a.v.’i karşılama mutluluğuna erdiler.

Ve o gün Aşure günüydü. Yani Muharrem ayının onuncu günü.

Rasul-i Ekrem s.a.v., o gün yahudilerin bayram ettiğini, oruç tuttuğunu farketti. Sebebini sahabiler anlattı:

- “Ey Allah’ın Rasulü! Yahudi ve Hristiyanlar bu güne hürmet ediyorlar!..”

Vahy-i ilâhi, Rasulullah s.a.v.’in gönlünde içtihad olarak yer etti ve şöyle buyurdu:

- “Ben Musa’ya daha yakınım.”

Ve o gün oruca niyetlendi.

- “Gelecek yıl, dokuzuncu günde de oruç tutarım.” buyurdu. Ardından şöyle seslendi:

- “Haydi, insanlara duyurun! Kim bir şey yemişse, günün kalan kısmını oruçlu geçirsin. Bir şey yemeyen oruç tutsun. Zira bugün Muharrem’in onu, aşure günü.” (Buharî, Müslim, Nesaî
Ve şöyle buyurdular:

- “Aşure orucunu bir gün önce ve bir gün sonra tutmak suretiyle yahudilere muhalefet edin.” (Ahmed. b. Hanbel)
...

Ramazan orucu farz kılınınca, önceden vacip olan Aşure günü orucu isteğe bırakıldı. (Muvatta) Fakat bu orucun fazileti ve kıymeti, diğer peygamberler ve Rasulullah s.a.v.’in tavsiyesi ile bizlere nimet oldu.

Rasulullah s.a.v. Efendimiz buyurdular ki:

“Kanaatime göre Allah, Aşure günü orucuyla önceden işlenmiş bir senelik günahı siler.” (Müslim, Nesai, E. Davud)

“Ramazan’dan sonra en üstün oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur.” (Müslim, Tirmizî, Ebu Davud)

...
lider51
(şimdiye kadar 5 posta)
04.01.2012 06:58 (UTC)[alıntı yap]
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, ''Berat Kandili dün Silvan'da şehit düşen kardeşlerimizin de ebediyen beratına vesile olsun'' dedi.

Süleymaniye Camisi'nde kılınan Cuma namazı öncesi Berat Kandili nedeniyle hutbe okuyan Görmez, Kur'an-ı Kerim'den ayetler okudu.

Görmez, hutbesinde şunları söyledi:

''Kalbini imar edemeyenler, yüreklerini tatmin edemeyenler, ruhlarını ıslah edemeyenler iman da edemezler. Hiçbir millet sadece siyasi kudretle, sadece maddi refahla, sadece teknolojik üstünlükle abad olamamıştır. Abad olmak için bütün insanların iman etmeleri, sonra da yeryüzünü imar etmeleri gerekir.

Bu gece Berat Kandili. Berat Kandili üç ayların tam ortasında. Ramazan-ı Şerif'e kavuşacağımız bu günlerde gönül dünyamızı imar etmeye çalışmamız gereken bir zamandır. Berat Kandili bize üç şeyi öğretmektedir. Haksızlıktan, adaletsizlikten uzak olmayı, onlardan beri durmayı öğretir. Berat Kandili bize sadece Yaradan'ın affına sığınmayı öğretmez, aynı zamanda ailenize akrabalarınıza yakınlarınıza din kardeşlerinize, tüm insanlığa ve evrene karşı da affedici olmayı öğretir. Berat Kandili'nin bize öğrettiği üçüncü şey özgürlüktür. Her türlü arzudan, her türlü tutkudan ve isteklerimizin etkisinde kalmaktan ve kölesi olmaktan kurtulmaktır. Bunun hürriyetini tatmaktır. Yüce Rabbım Berat Kandilimizi beratımıza vesile kılsın. Milletimize, İslam alemine ve bütün insanlığa dostluk, barış ve kardeşlik getirmesini yüce Allah'tan niyaz ediyorum.

Berat Kandili dün Silvan'da şehit düşen kardeşlerimizin de ebediyen beratına vesile olsun. ''

aa. / haber7
lider51
(şimdiye kadar 5 posta)
04.01.2012 06:59 (UTC)[alıntı yap]
İlâhî feyz ve bereketin yeryüzünü şenlendirdiği bu mübarek ay, mü'minler için en kârlı ve kazançlı fırsattır. Çünkü Şâban'ın değer ve kıymetini arttıran en önemli tarafı, diğer aylara göre (Ramazan hariç yapılan her amelin ve ibadetin sevabının üç yüz kattan fazla oluşudur.(1)

Diğer vakitlerde kılınan bir rekât namazın sevabı on ise, Şaban ayında üç yüzden fazladır. Okunan her bir Kur'ân harfi için üç yüz Cennet meyvesi vardır.

Yine bu ihsan ve bağış ayı olan günlerde amel defterimizin sevap hanesine kaydettirdiğimiz ibadetler, her an şeytan ve nefsin fırlattığı gaflet, vesvese ve şüphe oklarına birer kalkan vazifesi görerek gerçek huzurumuzun kaynağı olur. Çünkü farkında olmadan veya bir anlık gaflet sonunda işlediğimiz hatâ ve kusurların keffareti olabilecek hasenat ve iyilikler en bereketli şekilde bu günlerde elde edilmektedir. Ayrıca bu ibadetler ileride hücumuna maruz kalabileceğimiz günahlar için de bir siper hüviyetini taşır.

Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam diğer aylara göre bu ayda daha çok ibadet ve taatte bulunurlardı.

"Şaban benim ayımdır."

"Şaban günahları temizleyendir" buyurarak kadrini yüceltirdi.(2)

Receb ayı geldiği zaman da "Allahım, Receb ve Şaban (ayını bize mübarek ve bereketli kıl" buyururdu.(3)

Böylece dua ve niyazlarında bu ayların kudsiyetini dile getirmişlerdir.

Peygamberimizin Şaban ayına gösterdiği bu hürmetin bir sebebi de devamında gelecek olan Kur'ân ayı olan Ramazan'dan dolayı idi. Hz. Enes'in rivayetine göre, Peygamberimizden sual ederler:

"Ya Resulallah, Ramazan'dan başka en faziletli oruç ayı hangi aydadır?"
Bu soruya Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam,
"Ramazan'ı tazim için (Ramazan hürmetine) Şâban' da tutulan oruçtur" cevabını verirler.(4)

Basta Hz. Âişe Validemiz olmak üzere Sahabilerin beyanına göre Peygamberimiz bazan Şaban ayının tamamını, çok kere de çoğu günlerini oruçlu geçirirdi. Zaten diğer günler, bilhassa Pazartesi ve Perşembe günleri de oruçlu bulunan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselam maddî ve manevî pekçok hikmetinden dolayı oruç ibadetini sıkça yapardı.
Bu hususta Hz. Âişe'nin (r.a.) şöyle bir rivayeti vardır:

"Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam bazı aylarda çok oruç tutardı. Hattâ, biz, onu bu ayda hiç iftar etmedi sanırdık. Bazı aylarda da çok iftar ederdi. Hattâ, biz, onu bu ayda hiç oruç tutmadı derdik. Resulullahın Aleyhissalâtü Vesselam Ramazan'dan başka bir ayın orucunu tamamladığını görmedim. Şaban'daki kadar, kendisinde, çok oruçlu olduğu bir ay da görmedim"(5)

Hz. Âişe başka bir rivayetinde bu konuda şunları söyler:
"Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam senenin hiçbir ayında Şaban ayındakinden fazla oruç tutmaz ve şöyle buyururdu:
"Amellerden gücünüzün yettiğini yapın. Çünkü siz bıkmadıkça, Allah da size asla bıkmış muamelesi yapmaz. Allah yanında amelin en makbulü, kişinin az da olsa devam üzere işlediği ameldir."(6)

Yine Hz. Âişe, İbni Mâce'de geçen başka bir rivayetinde de, "O (Resul-i Ekrem) Şaban ayının tamamını oruçla geçirerek nihayet Şâban'ı Ramazan'la birleştirirdi"(7) diyerek Peygamberimizin bu ayda daha çok oruç tuttuğunu ifade etmektedir.

Bu iki rivayetten hadis âlimleri, Peygamberimizin bazı seneler Şâban'ın tamamını, bazı zamanlarda da çok günlerini oruçlu geçirdiği kanaatine varmışlardır. Zaten hadiste geçen "tamamı" mânâsına gelen "küll" kelimesi Arapçada çoğunluk mânâsında kullanılırdı.

Bir kimse bir ayın çok günlerini oruçlu geçirirse, tamamını oruçlu geçirdiği ifadesi yer alırdı.
Her iki rivayetten Şaban ayının tamamını oruçlu geçirmenin veya bir kısmında oruç tutmanın caiz olacağı hükmü çıkarılmaktadır.

Şaban ayında oruç, namaz, sadaka gibi ibadetlerin ve diğer imâni ve İslâmî hizmetlerin fazla yapılmasının bir hikmeti de, devamında gelecek olan Ramazan ayı için zihnen, bedenen ve ruhen bir hazırlık ve alışkanlığa sebep olmasıdır. Çünkü bazı insanlar, "Nasıl olsa, Ramazan gelince daha çok ibadet ederiz" diye gaflet ve tembelliğe kapılabilirler. İşte Şâban'da yapılan ibadetler bu perdeyi yırtmaktadır.

Bu hususa Peygamberimiz, Hz. Üsame bin Zeyd'in suâli üzerine işaret etmektedir. Hz. Üsame sorar:
"Yâ Resulallah, Şaban ayında tuttuğunuz kadar hiçbir ayda oruç tuttuğunuzu görmedim."
Bunun üzerine Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyururlar:
"Receb ve Ramazan ayları arasında şu Şaban ayında insanlar gafildir. Bu öyle bir aydır ki, ameller, Alemlerin Rabbine bu ayda yükseltilir. Ben oruçlu iken amellerimin yükseltilmesini severim."(

Bu mübarek günleri değerlendirerek gün ve gecelerimizi manevî yönden daha çok bereketli kılarsak, bu ayın feyzinden daha fazla istifade etmiş oluruz. Bu aylarda tutulan oruç farz ve vacip olmayıp sadece sünnettir. Peygamberimize uyarak sevap ve mükâfatına nail olmak için oruç tutmaya gayret ederiz.

Cenab-ı Hak bizleri Şaban ayının nurundan ve feyzinden en azami mertebede istifade eden kullarından eylesin. Amin.


Kaynaklar
1) Şualar, s. 416.
2) Keşfür17;l Hafâ. 2:9
3) Müsned, 1:259
4) Tirmizı, Zekât: 28.
5) Buhari, Savm: 51.
6) Müslim. Sıyam: 177.
7) İbni Mâce, Savm: 4.
Nesei, Savm: 70.


Mehmet Paksu, Mübarek Gün ve Geceler, Nesil Yayınları






Üç Ayların ikincisi olan Şaban ayı ve onun İçindeki Beraat gecesi de içinde türlü hikmetin ve lütufun bulunduğu bir gecedir. Bu gece hakkında Fahr -i Kainat s.a.v. şöyle buyurmu ştur: “Şaban'ın ortasında gece ibadet edin, gündüz oruç tutun. Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, ‘yok mu benden af isteyen onu affedeyim; yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim; yok mu bir musibete uğrayan ona afiyet vereyim...' der.” ( İbn -i Mace )

Bazı alimlerin kıblegâhın Kudüs'teki Mescid -i Aksa'dan Mekke'deki Kâbe istikametine çevrilmesinin, Hicret'in ikinci yılında Beraat gecesinde vuku bulduğunu buyurmaları da bu geceye ayrı bir önem kazandırır.

Fahr -i Alem s.a.v.'in Şaban ayına ve özellikle bu ayın 15'inci gecesine ayrı bir önem vererek onu ihya ettiğine dair rivayetleri göz önüne alan alimler, bu geceyi ibadetle geçirmenin tarif edilemeyecek derecede mükafatının olduğunu bildirmişlerdir.

Bu mübarek aylar ve geceler, yaptığımız halde unuttuğumuz günahlarımızın affına sebep olabilir. Böylece alnımız ve kalbimizdeki kara lekelerin silinmesiyle imanımız güçlenir. Bunun için bolca tevbe -istiğfar etmek, oruç tutmak, varsa kaza namazı ve nafile namaz kılmak, Kur'an -ı Kerim okumak, zikir yapmak, zekâtın dışında bolca sadaka vermek, hasta, eş-dost, akraba ziyaretlerinde bulunmak, sohbet meclislerine iştirak etmek, dargınları barıştırmak, üzerimizde bulunan kul haklarını hemen iade ederek helallik almak, haram, mekruh ve şüpheli şeyleri terketmek , mâlâyani şeyleri terketmek için elden gelen bütün gayreti gösterme zamanıdır. Bu aylar beşer fıtratının gereği meydana gelen suç ve günahlardan temizlenme, kurtulma aylarıdır.

Evliyaullahtan bazıları bu aylar hakkında çok mühim ifadelerde bulunmuşlardır:

“Recep ayı tevbe , Şaban ayı muhabbet, Ramazan da Allah'a yakınlık ayıdır.”

“Recep tohum ekme; Şaban sulama; Ramazan da hasat zamanıdır.”
lider51
(şimdiye kadar 5 posta)
04.01.2012 07:02 (UTC)[alıntı yap]
Miraç kelime anlamı olarak, "yukarı çıkmak, yükselmek" anlamına gelir

Miraç kelime anlamı olarak, "yukarı çıkmak, yükselmek" anlamına gelir. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) göğe yükselerek Cenab-ı Mevla'nın huzuruna kabul edildiği geceye Miraç Gecesi denmiştir. Birçok ilahi sırrı, hikmet ve bereketi bünyesinde barındıran bu gece İsra suresinin ilk ayetinde şöyle ifade edilmektedir: "Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir." (İsra, 1)

İsra ve Miraç olayı Yüce Allah'ın sevgili peygamberine bir mükafatı ve ilahi bir mucizesidir. Çektiği bütün sıkıntıları, içine düştüğü üzüntüleri, zorlukları ve yorgunlukları, hatta kendisine vahyedilenleri tebliğ ederken ve davetini yayarken karşılaştığı zorlukları unutturacak bir hediyedir.

Nitekim Rasulullah (s.a.v) Mekke'de insanlara hakkı tebliğ etmesinden dolayı müşrikler tarafından çeşitli eziyetlere maruz bırakılmıştı. Kendisine, ailesine ve müminlere ambargo uygulanmış, kimse onlarla alışveriş yapmamış, günlük ihtiyaçlarını giderme hususunda bile sıkıntı içine girmişlerdi. Bu sıkıntılı zamanlardaki en büyük destekçilerinden amcası Ebu Talip'i, kısa süre sonra da değerli hanımı, müminlerin annesi Hz. Hatice'yi (r.a) kaybetmiş ve birbiri ardına gelen bu olaylar dolayısıyla çok üzülmüştü. İşte bütün bu sıkıntılardan sonra dost dostunu mükafatlandırdı ve onu kendi katına yükseltti.

İKİ YAY ARASI KADAR YAKIN

Hicretten bir buçuk yıl kadar önce Recep ayının yirmi yedinci gecesi Peygamber Efendimiz (s.a.v), Cebrail vasıtasıyla Mekke'den alınmış, oradan Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya getirilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) burada birçok peygamberle görüşmüş ve onlara imamlık yaparak namaz kıldırmıştır. Hz. Peygamber?in (s.a.v) Mekke'den alınıp Kudüs'e getirilmesine, Kuran'ın tabiriyle "Gece yürüyüşü" anlamına gelen "Leyle-i İsra" adı verilmektedir.

Aslında Rasulullah'ın (s.a.v) gerçek yolculuğu bundan sonra başlamıştır. İşte Miraç, adını bu yolculuktan alır. Zira Hz. Peygamber (s.a.v) dünya üzerindeki yolculuğundan semalara doğru bir yolculuğa, hiçbir gözün görmediği ve hiçbir kulağın işitmediği, Allah'ın kendisine ve ümmetine birçok hediyeler vereceği bir yükselişe geçmiştir. Cennet nimetlerini ve cehennem azabını müşahede etmiştir. Ve en önemlisi de sevgilinin sevgiliye kavuşacağı gecedir Miraç... Kur'an'ın da anlatımıyla, Rasulullah (s.a.v) Allah'a (c.c) iki yay arası ve hatta daha da yakın olmuş ve O'nu dünya hayatındayken baş gözü ile görmüştür.

NAMAZ MÜMİNİN MİRACIDIR

Resulullah (s.a.v) o sonsuz alemden dönüşünde müminlere hediyeler de getirmiştir. Bu manevi hediyeler yüce Allah'a şirk koşmayan her müslümanın cennete gireceği, Bakara suresinin son üç ayeti (Amene'r-resulü ve beş vakit namazdır.

Peygamberimiz'in (s.a.v), Miraç'ta gerçekleşen Allah ile mülakatı hadisesi, namaz içinde sembolik olarak yaşanmaktadır. Bu sırra işaret için Peygamberimiz (s.a.v) "Namaz müminin miracıdır" buyurmuştur. Namaz, kulun günde beş defa yaradanın huzuruna çıkması O'nunla buluşması, divanında durması ve O'nunla yüz yüze gelmesi demektir. Bu yüce divanda, arada hiçbir vasıta olmadan her türlü dilek ve ihtiyacını kul bizzat Allah'a arz eder, O'na sığınır, yalnızca O'ndan yardım diler. İmam-ı Gazali (rah) der ki, namaza başlayan kişi cenneti sağında, cehennemi solunda, Sırat'ı, ayaklarının altında, Allah'ın da (c.c) kendisine yönelmiş olduğunu düşünür.

Böylece Namaz, dinin direği, imanın alameti, amellerin en faziletlisi ve Allah'a en sevimli olanıdır. Namaz, kalbin nuru, gönüllerin sefası, takva ehlinin göz aydınlığı, müminlerin miracıdır. Bu sebeple her mümin namaza başladığında, namazın kendisinin miracı olduğunu, dolayısıyla yüce Allah'ın huzurunda bulunduğunu bilmelidir. "Kulun rabbine en yakın olduğu an secde halidir" buyuran Rasul-i Zişan Efendimiz (s.a.v) müminin miracını böyle izah etmektedir. Nitekim Allah (c.c) "...biz ona şah damarından daha yakınız? (Kaf, 16)
buyurmuyor mu?

MİRAÇ GECESİNİ NASIL İHYA ETMELİYİZ?

Miraç gecesi, ulvi bir gecedir. Bu mübarek geceyi gaflet içerisinde geçirmemeli, ibadetle Allah'a karşı şükran borçlarımızı ödemeliyiz. Namaz kılmalı, Kur'an okumalı ve Allah'tan af ve bağışlanma dilemeliyiz. Ayrıca ailemize de bu gecenin anlam ve önemini öğretmeliyiz. Çevremizdeki yoksullara ve kimsesiz çocuklara yardım elimizi uzatmalıyız. Annemizi, babamızı ve büyüklerimizi ziyaret edip dualarını almalıyız. Ebediyete intikal etmiş olanlarımızı rahmetle anarak ruhlarını şadetmeliyiz. Dostlarımızla tebrikleşmeli, sevgi ve saygı duygularımızı perçinlemeliyiz.

Mümin mübarek kandil gecelerini birer fırsat bilmeli, bu müstesna zaman dilimlerinde Allah'a daha da yakın olmaya çalışmalıdır. Şunu unutmamalıdır ki, Allah'a yakınlık, O'nun emirlerini yerine getirmek, yasak ettiği şeylerden kaçınmakla mümkündür.

MİRAÇ KANDİLİNDE ORUÇ

Ebu Hüreyre (r.a) Rasulullah'ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Recep ayında bir gün ve gecesi vardır ki, her kim o günde oruç tutup gecesini ibadetle ihya ederse, yüz sene oruç tutmuş gibi sevap kazanır. Bu gece Recep'in bitimine üç gün kala olan gecedir (Miraç Kandili)"

Halife Ömer b. Abdülaziz (rah) Basra valisi Haccac'a gönderdiği bir mektupta şöyle demiştir: "Sana, senenin dört gecesini tavsiye ediyorum. Bu gecelerde Allah Teala'nın rahmeti sağanak halinde yağar: Recep ayının ilk gecesi (Regaip Kandili) ile yirmi yedinci gecesi (Miraç Kandili), Şaban ayının yarısındaki gece (Berat Kandili) ve Ramazan Bayramı gecesi (bayramın bir gün öncesinin akşamı."

Hüseyin Okur / Semerkand Aile Dergisi



Bütün konular: 48
Bütün postalar: 70
Bütün kullanıcılar: 691
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
Bugün 131 ziyaretçi (153 klik) kişi burdaydı!
Salavat-ı Şerif Çek
Ajans 5

Sayaç

Dost Siteler
Dinmatik

Bir Damla Bilgi

Webmaster Sitesi


----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- -----
----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- ----- -----