KAPARO
KAPAROAlım ve satımdan vazgeçmeyi önlemek için verilen pay akçesi.
Arapçaya başka dilden geçen arabûn veya urbân kelimesi kaparo anlamında kullanılır. Ödünç vermek, öne geçmek, hediye vermek demektir. Urbûn satışı bir terim olarak; bir malı satın alan kimsenin, satıcıya bedelden bir bölümünü, akit gerçekleşirse, bu verilen meblağın satış bedeline mahsup edilmek, gerçekleşmezse hibe (bağış) sayılmak üzere vermesidir. Bu, kendisinde alıcı için seçimlik hak bulunan bir satım akdidir. Akit gerçekleşirse kaparo, satış bedelinden bir cüz olur. Eğer alıcı, akdi yapmaktan vazgeçerse, kaparoyu kaybedecektir. Burada muhayyerlik süresi belirlenmemişse, bir zamanla sınırlı değildir. Akit, satıcı bakımından ise bağlayıcıdır. Hanbelîlere göre, alıcının muhayyerlik hakkıiçin belli bir süre tesbit edilmesi gereklidır.
Islâm hukukçularının çoğunluğuna göre verilen kaparo yanmak üzere yapılacak satım akdi sahih değildir. Hanefilere göre bu akit fasit, diğerlerine göre ise batıldır. Zira Hz. Peygamber kaparolu satışı yasaklamıştır. Ancak bu konudaki hadislerin zayıf olduğu belirlenmiştir (eş-şevkânî, Neylü'l Ivtâr, V, 153; Mâlik, el-Muvatta', II, 151). Yasağın sebebi; garar, risk, başkasının malınıivazsız olarak yeme, yani sebepsiz zenginleşme ve akitte iki fasit şartın bulunmasıdır. Bu şartlar dan birisi hibe şartı, ikincisi alıcı akde razı olmazsa, satıştan vazgeçme şartıdır. (eş-şevkânî, a.g.e, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 161).
Ahmed b. Hanbel kaparolu satışı câiz görür. Delil hadistir. Zeyd b. Eslem'den şöyle dediği nakledilmiştir: "Rasûlüllah (s.a.s)'a kaparolu satışın hükmü sorulmuş, o, bunu helâl kılmıştır" Bu hadiste senedi bakımından tenkit edilmiştir (es-Şevkânî, a.g.e, V, 153). Nâfi' b. Abdilhâsis, Halife Ömer için Safvân'dan dörtbin dirheme cezaevi olarak kullanılmak üzere Mekke'de bir bina satın alacaktı. Ancak Hz. Ömer'le görüşecek; o razı olursa, akit kesinleşecek, Ömer razı olmazsa, Safvân'a dörtyüz dirhem tazminat verilecekti, Hz. Ömer'e danışılınca o, bu şartı kabul etti. (Ibnü'l-Kayyim, I'lâmü'l-Muvâkkiîn, III, 401)
Günümüz ticaret işlemlerinde, zaman kazanmak, düşünmek, araştırmak, malın başkasına satılmasına engel olmak gibi amaçlarla, bir miktar kaparo verilerek satıcı ile ön bağlantı yapılmaktadır. Akit gerçekleşirse kaparonun satış bedeline mahsup edilmesi gerekir. Alıcı, sözleşmeden vazgeçerse kaparonun geri iade edilmesi en güzelıdır. Eğer sözleşmede, satış gerçekleşmezse kaparonun geri verilmeyeceği belirlenmişse; bu cezâi şart niteliğindedir. Satıcı, bekleme ve malınıbaşkasına satmama karşılığında böyle bir tazminatı istemektedir. Kâdi Şurayh, şu sözüyle kaparolu satışı câiz gördüğünü belirtmiştir: "Bir kimse, zorlama olmaksızın kendi isteğiyle kendi aleyhine bir şart koysa, bu onun aleyhine sâbit olur." (Ibnü'l-Kayyim, a.g.e., III, 400; ez-zühâylî, el-Fıkhü'l-Islâmî ve Edilletüh, Dımaşk 1985, IV, 211)
Kaparolu satışın lehinde ve aleyhinde hadisler zayıf olduğuna göre, örf deliline dayanarak, bu çeşit satışları geçerli kılmak mümkündür. Çünkü satım akdi gerçekleştiği taktirde alıcının bunda yararı vardır. Sözleşme ifa edilmezse, bekleme ve malı başkasına satmama yüzünden de satıcının zararı söz konusudur. Bunu, kaparolu satışı fasit akit saydığı düşünülürse, taraflar akit gerçekleşmeyince verdiklerini geri alabileceklerdir. Ancak kaparo karşılıklı rıza ile geri alınmamış bulunursa, fasit akit hükümleri uygulanır (bk. Fasit akit)